Milli Futbolcu Birgül Sadıkoğlu'dan Samimi Açıklamalar: "İspanya'da Gerçek Anlamda Olgunlaştım"
A Milli Kadın Futbol Takımımızın ve Süper Lig'in başarılı forvetlerinden Birgül Sadıkoğlu, Sporda Manşet için kariyerine ve hedeflerine dair özel açıklamalarda bulundu. Ukrayna'da yaşadığı Şampiyonlar Ligi tecrübesinden İspanya'da dil bilmeden verdiği mücadeleye kadar birçok konuya değinen Sadıkoğlu, genç futbolculara "Asla pes etmeyin" mesajı verdi.
"Annem de futbol oynamış, içinde ukde kalmış"
1. Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Birgül Sadıkoğlu. 25 yaşındayım, Eskişehir’de doğdum. 15 yıldır aktif olarak futbol oynuyorum.
2. Futbola başlama hikayeniz nedir? Sizi bu spora çeken ilk şey ne oldu ve ailenizin bu süreçteki desteği nasıldı?
Futbola 10 yaşında, beden eğitimi öğretmenim Rıfat Çiçek sayesinde başladım. O yaşta sahaya çıktığımda içimde tarif edemediğim bir mutluluk vardı. Tabii ki her kız çocuğu gibi ben de sokakta oynuyordum, annem beni kafa topuna çıkarırdı ama asıl başlangıcım hocam sayesinde oldu.
Ailem her zaman yanımdaydı. Çünkü annem de bir ara futbol oynamış ancak ilerleyememiş, içinde ukde kalmış. Şu an onun yapamadığını ben yapıyorum ve her maçta benden daha heyecanlı oluyor.
3. Kariyeriniz boyunca hem ligde hem de milli takımda çok sayıda gol attınız. Geriye dönüp baktığınızda, sizin için en unutulmaz gol hangisiydi?
Benim için her gol değerli ama A Milli Takım formasıyla attığım Lüksemburg maçındaki golü söyleyebilirim. 1-0 yenmiştik.
"Real Madrid ve PSG'ye karşı oynamak paha biçilemez"
4. Kariyerinizde Türkiye’de Galatasaray, Konak Belediyespor, Trabzonspor ve şampiyonluk yaşadığınız FOMGET gibi üst düzey kulüplerde forma giydiniz. Buna ek olarak Ukrayna ve İspanya’da da oynadınız. Bu deneyimlerin size katkısı ne oldu?
2018–2019 sezonuna kadar Eskişehir’in çeşitli takımlarında oynadım. Sonra Konak Belediyespor’a transfer oldum. 2019–2020 sezonunda yarım dönem İzmir’de oynadım, ardından pandemi araya girdi.
2020–2021 sezonunda Ukrayna ekibi WFC Zhytlobud-1’e transfer oldum. O sezon Ukrayna şampiyonluğu yaşadık ve Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kalma şansı elde eden takımın bir parçasıydım. Real Madrid ile maç yaptık, 1-0 yenildik ama o kadar zevkli bir maçtı ki, bir o kadar da zorluydu. PSG ile maça çıktım, sahada 90 dakika kaldım ve UEFA'nın o maçta "izlenecekler listesi"ndeki 3 oyuncudan birisi oldum. Bunlar benim için paha biçilemez bir duygu ve deneyim.
Sonrasında Galatasaray SK ile anlaştım, Türkiye’ye döndüm. Bir buçuk sezon Galatasaray’da oynadım, 18 gol attım. Ardından ABB FOMGET’e transfer oldum, burada da Şampiyonlar Ligi’nde 2 maçta 2 gol attım.
Daha sonra İspanya’ya transfer oldum. İlk olarak UD Tenerife, ardından Sporting Club de Huelva formalarını giydim. Athletic Bilbao sahasında bulundum. Atletico Madrid maçının kadrosundaydım. Levante maçında oyuna girdim. Barcelona’nın B takımı ile maça çıktım ve Camp Nou'nun yanındaki sahada maç yaptım.
İspanya dönemi, güzelliklerinin yanı sıra benim için en zor ama en öğretici dönemdi. Dili bilmeden gittim ve bu süreç benim için gerçekten yıpratıcıydı. Gerçek anlamda olgunlaştığımı ve profesyonelleştiğimi hissettim. Yoğun maç temposu, dil bilmemenin getirdiği iletişimsizlik ve sakatlıklar beni gerçekten çok zorlamıştı. İyi ki böyle bir süreç yaşadım. O zamanları yaşamasaydım, şu anda olduğum anların kıymetini anlayamazdım. Her gittiğim takım, her çalıştığım antrenör benim için farklı bir tecrübe evet, ama yurt dışında edindiğim tecrübeler beni gerçek anlamda olgunlaştırdı, büyüttü diyebilirim.
"Milli formayı giymek tarif edilemez bir gurur"
5. A Milli Takım formasını giymek her futbolcunun hayalidir. Ay-yıldızlı formayla sahaya çıkmak size neler hissettirdi?
A Milli formayı giymek tarif edilemez bir gurur. 73 kez milli formayı giyme şerefine sahip oldum. İlk giydiğim andan son giyeceğim ana kadar terimin son damlasına kadar mücadele edeceğimden hiç şüphem yok. Her seferinde aynı heyecanı ve gururu hissediyorum.
6. Bir forvet oyuncusu olarak sahadaki en güçlü yönleriniz neler? Maçlara çıkarken bir “gol atma” baskısı hissediyor musunuz?
Gol atmak bir forvetin görevi. Bazen hissettiğim zamanlar oluyor tabii ki ama bunun beni olumsuz etkilemesine izin vermiyorum. Saha içinde pes etmeden devam ediyorum ve istiyorum. Görev aldığım her maçta skora katkı vermek için uğraşıyorum. Sahaya çıktığımda daha çok takımın kazanmasını düşünüyorum.
7. Türkiye’de kadın futbolunun son 10 yıldaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Başladığınız ilk yıllara göre farklar neler?
Kadın futbolu son 10 yılda çok gelişti. Eskiden sahalar, imkanlar, ilgi çok azdı. Şimdi kulüpler eskiye göre daha iyi, medya ilgisi arttı, genç kızlar futbolcu olmayı hayal edebiliyor. Bu bile başlı başına bir ilerleme.
"Altyapıya yatırım yapılmalı, yabancı sayısı indirilmeli"
8. Sizce Türkiye’de kadın futbolunun daha da gelişmesi için neler yapılmalı?
Kesinlikle altyapıya daha fazla yatırım yapılmalı. Yabancı sayısı indirilmeli. Küçük yaştaki kız çocuklarının futbola yönlendirilmesi çok önemli. Ayrıca medyanın desteği ve görünürlük daha da arttırılmalı; bunlar artırıldıkça hem ilgi hem yatırım artar.
9. Kariyeriniz boyunca bir kadın futbolcu olarak karşılaştığınız en büyük zorluk neydi ve bu zorluğun üstesinden nasıl geldiniz?
En zor dönemim İspanya’daydı. Sakatlandım, herkes ameliyat olmamı söylüyordu ama ameliyatsız toparladım. Mental anlamda en yıprandığım dönemdi diyebilirim. Hayatımda belki de ilk kez kendimi bu kadar yalnız hissettim.
Hayatımızda her zaman inişler çıkışlar oluyor ve olacak da. Biz futbolcuyuz; bazen sizi en yükseklere çıkaracaklar, telefonlarınız susmayacak, bazen de yüzünüze bakan olmayacak. Ben bunların hepsini yaşadım. Zorlandım mı? Çok zorlandım ama bir şekilde devam etmek zorundaydım, çalışmayı hiç bırakmadım.
Hayatım boyunca hep çalıştım, ekstra yaptım. İspanya’ya gittim, yaşayamayacağım tecrübeler yaşadım, güzel insanlarla tanıştım ama bir o kadar da zorlandım. İlk 3 maça çıktım, 4 ay maçlara çıkmadım, kadro dışı kaldım. Hazırlık maçında 2-1 yendik, bir golü ben attım, ertesi gün kadroya alınmadım.
Hiçbir zaman pes etmedim. Antrenman öncesi atletik performans hocasıyla çalışıyordum, antrenman bittiği zaman yine hocayla koşu yapıyordum. Ayrıldım, Huelva’ya (bir alt ligine) daha çok maç yapmak için geçtim ama Süper Lig ile arasında fark vardı; antrenman farkı, tempo farkı. Sakatlık yaşadım, herkes "ameliyat ol, ameliyatsız düzelemezsin, yine sıkıntı yaşarsın" diye baskı yaptı. Pes etmedim, ameliyatsız düzeldim, egzersizler yaptım, fizyoterapist ile çalıştım.
Ben hayatta her zaman mücadele eden taraf oldum. Çünkü hiçbir şeyin bize altın tepsiyle sunulmadığını ve bir şeyleri insanlara göstermen gerektiğini öğrendim.
"İnanmak, çalışmak ve pes etmemek başarıya giden yoldur"
10. Sizi örnek alan genç kızlara ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz? Başarının sırrı nedir?
Asla pes etmesinler. Zor günler geçirecekler; hepimiz geçiriyoruz, hepimiz buralara gelene kadar neler yaşadık ama o günlerde bile çalışmayı bırakmadık. İnanmak, çalışmak ve pes etmemek başarıya giden yoldur. Emin olsunlar ki sevdikleri şey için emek vermemek, onun için çabalamamak onları daha çok üzecektir.
11. Aktif futbol kariyerinizi sonlandırdıktan sonra planlarınız var mı? Teknik direktörlük, yöneticilik gibi alanlarda yine futbolun içinde kalmayı düşünüyor musunuz?
Futbolu bıraktıktan sonra da futbolun içinde kalmak istiyorum. Belki antrenörlük, belki beden eğitimi öğretmenliği, belki de genç kızlara yol gösterecek bir proje… Bilmiyorum, şu an için tek düşüncem kendimi futbolda nereye kadar götürebileceğim.

Yorum Yap