Satranç Dehası Bobby Fischer: Yükselişi, Yüzyılın Oyunu ve Trajik Sonu

Bobby Fischer


Deha, insan zekasının ve kişiliğinin erişebileceği en yüksek düzeydir. Dehalar, hem kişilikleri hem de davranışlarıyla toplumun genelinden ayrılan, genellikle mesleki başarılarıyla ün kazanan insanlardır. Bugün size satranç dünyasının en eksantrik, en yetenekli ve tartışmalı ismi Bobby Fischer’dan bahsedeceğiz.

Dünyanın en iyi satranç ustalarından biri sayılan Fischer, ABD'nin yetiştirdiği tek dünya satranç şampiyonudur. Onun oyunlarında kullandığı taktikler ve inanılmaz galibiyetleri literatürde "Fischer Humması" olarak adlandırılır.

Bobby Fischer Kimdir? Satrançla Tanışması ve İlk Yılları

Mart 1943’te Amerika’da doğan Fischer, çok varlıklı bir aileden gelmiyordu. Hayatını değiştirecek olan satrançla henüz 6 yaşında tanıştı ve o günden sonra satranç tahtası onun hayatının merkezi oldu.

Yeteneği kısa sürede fark edildi. 1951 yılında Brooklyn Satranç Kulübü Başkanı Carmine Nigro’nun dikkatini çekti ve 1956 yılına kadar ondan dersler aldı. Gelişimi o kadar hızlıydı ki:

  • 13 yaşında ABD Gençler Şampiyonu,

  • 14 yaşında en genç ABD Şampiyonu,

  • 15 yaşında ise satranç tarihinin en genç "Büyükusta"sı (Grandmaster) olmayı başardı.

13 Yaşında Gelen Zafer: "Yüzyılın Oyunu"

1956 yılında katıldığı bir turnuvada henüz 13 yaşındayken, 26 yaşındaki Donald Byrne ile karşılaştı. Bu maçta yaptığı hamleler satranç tarihine "Yüzyılın Oyunu" olarak geçti. Maçın ardından kendisine hamlesi sorulduğunda verdiği cevap, onun dehasını ve mütevazılığını yansıtıyordu: "En iyi olduğunu düşündüğüm hamleyi yaptım, sadece şanslıydım."

Soğuk Savaş Gölgesinde Satranç

Dünya o yıllarda Soğuk Savaş'ın etkisi altındaydı. ABD ve SSCB (Sovyetler Birliği) her alanda olduğu gibi satrançta da büyük bir rekabet içindeydi. O dönemde satranç denilince akla Sovyet ekolü geliyordu; dünyanın en iyi oyuncuları SSCB'dendi ve devlet tarafından el üstünde tutuluyorlardı. ABD'de ise satranç bu kadar popüler değildi. Ancak ABD’nin elinde artık Sovyet hegamonyasını yıkabilecek müthiş bir yetenek vardı: Bobby Fischer.

Fischer, yeteneği kadar eksantrik karakteriyle de tanınıyordu. Maçlardan önce katı şartlar sunuyor, kabul edilmezse masaya oturmuyordu. 16 yaşında okulu bıraktı ve kendi kendine yabancı diller öğrenerek uluslararası satranç yayınlarını takip etmeye başladı.

1972 Dünya Satranç Şampiyonası: Fischer vs. Spassky

1960'ların sonunda satranca kısa bir ara verse de, 1970'lerle birlikte tek bir hedefe kilitlendi: Dünya Şampiyonluğu.

1972 yılına gelindiğinde, "Asrın Maçı" olarak nitelendirilen finalde Sovyet şampiyon Boris Spassky ile karşı karşıya gelecekti. Turnuva öncesi yer krizi (Belgrad mı, Reykjavik mi?) ve para ödülü tartışmaları yaşansa da sonunda İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te karar kılındı.

Bu maç sadece iki kişi arasında değil, iki süper güç arasındaydı. Maç ABD tarihinde ilk kez televizyondan yayınlanıyordu.

  • Spassky ilk iki oyunu kazandı.

  • Fischer, kameralardan rahatsız olduğunu söyleyerek maçın daha sessiz bir odada oynanmasını talep etti.

  • Spassky'nin de onayıyla bu talep kabul edildi.

Fischer, psikolojik üstünlüğü ele geçirdikten sonra oynanan 19 maçın 7’sini kazandı. Eylül ayına gelindiğinde skor tabelası 12,5 – 8,5'i gösteriyordu. Bobby Fischer artık 11. Dünya Satranç Şampiyonu ve tarihteki ilk ABD’li şampiyondu.

Satrançtan Uzaklaşma ve 1992 Rövanşı

1975 yılında unvanını Anatoly Karpov’a karşı koruması gerekiyordu ancak öne sürdüğü şartlar FIDE tarafından kabul edilmeyince maça çıkmadı ve unvanını bıraktı. Ardından tam 20 yıl boyunca satranç dünyasından izole bir hayat sürdü.

Sessizliğini 1992 yılında bozdu. Boris Spassky ile "20. Yüzyılın İntikam Maçı" için Yugoslavya'da karşılaştı. Fischer maçı ve büyük para ödülünü kazandı ancak bir sorun vardı: Yugoslavya'ya BM ambargosu uygulanıyordu. Fischer, ABD hükümetinin yasağına rağmen maça çıkarak ambargoyu delmişti. Hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.

Sürgün Yılları ve Hazin Son

1992'den sonra bir daha ABD'ye dönemedi. Önce Macaristan'a, ardından Filipinler'e gitti. Bu dönemde yaptığı Yahudi karşıtı (anti-semitik) açıklamalar ve 11 Eylül saldırılarını destekleyen radyo konuşmalarıyla büyük tepki topladı. Kendi annesi Yahudi olmasına rağmen bu kimliği reddediyordu.

Kaderin Cilvesi:
2004 yılında Japonya’da pasaportunun iptal edildiği gerekçesiyle tutuklandı. Sınır dışı edilmemek için Alman vatandaşlığına başvurdu ancak reddedildi. Son çare olarak 1972'de efsaneleştiği yer olan İzlanda'ya mektup yazdı. İzlanda hükümeti, eski şampiyona sahip çıktı ve ona vatandaşlık verdi.

1972 yılında Amerikan halkının kahramanı olduğu İzlanda’ya, bu kez Amerikan vatandaşlığını reddetmiş bir "kaçak" olarak dönüyordu.

17 Ocak 2008’de, 65 yaşında böbrek yetmezliği nedeniyle hayata veda etti. Arkasında birçok yenilik, kırılması güç rekorlar ve "Fischer Humması" ile büyülenmiş milyonlarca satranç sever bıraktı. Amerikan halkı ise satrançta bir daha onun yaşattığı başarıyı tadamadı.

Yazar: Ahmet ERGÜÇ

Hiç yorum yok