Basketbolda Pozisyonsuz Oyun: Klasik Pozisyonların Çöküşü

 



Basketbol, tarihsel olarak katı pozisyon tanımlarıyla bilinen bir spor olmuştur: oyun kurucu (point guard), şutör guard (shooting guard), kısa forvet (small forward), uzun forvet (power forward) ve pivot (center). Klasik basketbolun 1’den 5’e kadar numaralarla tanımlanan pozisyonları, günümüzde "pozisyonsuz oyun" anlayışıyla yeniden tanımlanıyor. Bir pivotun oyun kurucu gibi pas dağıttığını veya bir guardın pota altında ribaund kovaladığını görmek artık şaşırtıcı değil. Koçlar artık oyuncuları pozisyonlara göre değil, sahip oldukları yetenek setlerine göre değerlendiriyor.

Small-Ball'un Yükselişi

Pozisyonsuz oyunun temelleri, özellikle bir dönemi dominant oyunuyla NBA’i etkisi altına alan Koç Steve Kerr ve Golden State Warriors ekibinin oynadığı small-ball ile atıldı. Stephen Curry, Klay Thompson ve Draymond Green önderliğinde sahaya çıkan beşler, uzunlardan feragat edilerek oynanan bu oyunda tempo ve alan açma hedeflenir. Rakip savunma sürekli koşmak ve sürekli adam değiştirmek zorunda kalır. Bunun en çarpıcı sonucu ise üç sayı isabetlerinin değerinin artması ve ribaund mücadelesinin klasik pivotlardan ziyade takım halinde yapılması oldu.

Pace & Space Etkisi

Bu dönüşümün en önemli parçası "pace and space" (tempo ve alan) anlayışıydı. Daha kısa ve hızlı oyuncularla oyunun temposu yükseldi, hücumlar hızlandı ve savunmalar daha yerleşemeden sayı bulmak mümkün hale geldi. Aynı zamanda uzun oyuncular bile üç sayı çizgisinde tehdit oluşturunca sahada boş koridorlar açıldı; böylece kısalar potaya daha rahat girmeye başladı. Small-ball’un sağladığı hız ile pace and space’in getirdiği alan paylaşımı birleşince, pozisyon kavramları bulanıklaştı ve pozisyonsuz oyunun zemini oluştu. Artık beş numaralar üçlük atabiliyor, guardlar ribaund alıp hızlı hücum başlatabiliyor.

Yıldızların Evrimi ve Yeni Roller

Bu dönüşümle beraber oyuncular da uyum sağlamak durumunda kaldılar. Her pozisyonda oynayabilen ve çok geniş yetenek setlerine sahip oyuncular ortaya çıktı. Ayrıca kendilerinden beklenen pozisyon özelliklerinin dışında farklı yeteneklere sahip oyuncular da kendilerini yeni düzende gösterebildi.

  • Nikola Jokić kağıt üzerinde bir pivot olmasına rağmen oyun kurucu gibi pas dağıtarak Denver Nuggets’ı hücumun merkezinden yönetiyor ve şampiyonluğa taşıyor.

  • Giannis Antetokounmpo uzun bir forvet görünümünde olsa da sahayı boydan boya top sürerek guard gibi potaya gidiyor, hız ve gücü birleştirerek modern basketbolun en durdurulamaz oyuncularından biri haline geliyor.

  • LeBron James kariyeri boyunca neredeyse tüm pozisyonlarda oynayarak oyunun ihtiyaçlarına göre sürekli evrildi ve pozisyonsuz anlayışın sembolü oldu.

  • Russell Westbrook ise guard olmasına rağmen ribaundları kovalayıp pota altında fiziksel gücüyle fark yaratarak triple-double istatistiklerini olağan hale getirdi; böylece bir oyuncunun yalnızca kendi pozisyonuyla sınırlı kalmadan oyunun her alanına etki edebileceğini gösterdi.

  • Milli gururumuz Alperen Şengün, Houston Rockets’ta yalnızca pota altında değil, asistleri ve oyun zekâsıyla Türk basketbolunun yeni nesil yüzü haline geldi.

  • Son olarak 2.24’lük Victor Wembanyama hem pota altında blok tehdidi yaratıyor hem de dışarıya açılarak üçlük atabiliyor; bu da gelecekte pivot kavramının tamamen değişebileceğinin habercisi.

Tüm bu isimler, basketbolun artık katı pozisyonlara değil çok yönlülüğe ve esnekliğe dayalı olduğunu, sahada herkesin her rolü üstlenebildiği yeni bir çağın başladığını kanıtlıyor. Koçlar da artık oyun düzenlerini klasik pozisyon tanımlarından çok oyuncuların yetenek setlerine göre şekillendirmekte. Golden State Warriors’ın “Death Lineup” beşi de bu anlayışla sahaya çıkarılmış en ikonik örneklerdendir.

Basketbolun Geleceği

Pozisyonsuz oyun basketbolu daha hızlı, esnek ve yaratıcı bir hale getirdi. Hücumda üçlüğün önemi giderek artarken, savunmada herkesin herkesi savunabilmesi beklentisi doğdu. Belki de yakında 2.15 boyundaki oyuncuların üçlük rekorları kırdığına tanık olabiliriz. Kesin olan şu ki, basketbol artık eskisi gibi değil; small-ball’un açtığı yolda, pace and space’in hızlandırdığı, pozisyonların değil yeteneklerin belirleyici olduğu yeni bir çağ çoktan başladı.

Mert Demirdağ

Hiç yorum yok