Spora Uzanan Hastalık: Irkçılık ve Tarihsel Boyutu
Yazar: Muhammed Murat
ABD’de zaman zaman çok sert bir şekilde gün yüzüne çıkan ırkçılık; yalnızca bir kesime, bir ülkeye, bir topluma ya da belirli bir döneme ait değildir. Bazıları için bir hastalık, bazıları içinse insanlık suçu olarak kabul edilen ırkçılık, hayatın her alanında olduğu gibi maalesef sporun içinde de mevcuttur.
Genel bir çerçeveden bakıldığında bu durum, bazen toplu bir boykot şeklinde görülebileceği gibi bazen de doğrudan tek bir sporcuyu hedef alma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Gerekçesi ne olursa olsun, sporda ırkçılık ve ayrımcılığın her türlüsüne karşı durulması şarttır. Irkçılık denilince akla sadece ten rengi gelmemelidir; kişinin vatanı, dili, dini, siyasi görüşü ve hatta düşünceleri üzerinden yapılan ötekileştirmeler de bu kapsamdadır.
Tarihten Günümüze: Sporda Toplu Irkçılık Örnekleri
Ne yazık ki sporda bitmek bilmeyen politik çekişmeler, insanların "insanca" bir yaşam sürmesini ve sporun birleştirici gücünü engellemeye devam ediyor. Tarihsel süreç incelendiğinde, politik etkenler nedeniyle spor olaylarında büyük ayrımcılıklar yaşandığı görülmektedir.
Bunların belki de en çarpıcısı 1896 Modern Olimpiyatları döneminde yaşanmıştır. O tarihe kadar şüphesiz binlerce olay yaşanmış olsa da; Fransa Jimnastik Derneği’nin, Almanya’nın olimpiyat oyunlarına alınmasını engelleme çalışmaları tarih kitaplarındaki yerini korumaktadır. Bu engellemenin nedeni, önceki yıllarda yaşanan savaş mağlubiyetleriydi. O dönemde bir ulusa yapılan bu etnik köken ayrımcılığına, ne yazık ki günümüzdeki kadar yüksek bir sesle tepki gösterilmemişti.
Benzer bir durum Birinci Dünya Savaşı sonrasında da yaşandı. Yenilen ülkeler bloğunda yer alan Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke, Paris ve Anvers olimpiyatlarının dışında tutuldu. Sporcuların yarışmasına izin verilmedi. Aynı senaryo İkinci Dünya Savaşı sonrasında da tekerrür etti; Almanya ve müttefik ülkeleri bir kez daha olimpiyat kapısından geri çevrildi.
Sporda Bireysel Irkçılık ve "No Racism" Söylemleri
Günümüzde hem futbol endüstrisinde hem de diğer spor branşlarında bireysel ırkçılık örneklerinin sayısı oldukça fazladır. Sporcuların ten renginden ötürü taraftarların tepkisini çekmesi, rakip oyuncuların taciz ve küfrüne maruz kalması sıklıkla görülen üzücü durumlardır.
Sadece ten rengi değil; dini inançlar veya vatandaşlık konuları üzerinden de ırkçılık sürmektedir. Sahalarda pankart olarak açılan “No Racism” (Irkçılığa Hayır) söylemleri, eyleme dökülmediği sürece havada kalmaya devam etmektedir.
Tarihe Geçen Bir Duruş: 1968 Mexico City Olimpiyatları
Yıl 1968, yer Meksika... Mexico City Olimpiyatları kapsamında yapılan 200 metre koşusunda Amerikalı Tommie Smith birinci olurken, vatandaşı John Carlos üçüncülük elde eder. Kürsünün ikinci basamağında ise Avustralyalı “beyaz” atlet Peter Norman vardır.
Ancak madalya töreni öncesi herkesin kafasında soru işaretleri dolaşmaktadır. Siyahlara karşı ırkçılığın en şiddetli olduğu dönemde, bu iki siyahi sporcu kürsüye nasıl çıkacaktır? ABD'deki siyahi vatandaşların yaşadığı zulüm tüm dünyanın malumudur.
Sessiz Çığlık ve Peter Norman’ın Desteği
Tommie Smith ve John Carlos, ırkçılığı protesto etmek amacıyla kürsüye çıplak ayakla ve siyah eldivenlerle gelirler. Bu, yoksulluğun ve ikinci sınıf vatandaşlığın sessiz ama güçlü bir protestosudur.
Buradaki en çarpıcı anlardan biri ise beyaz atlet Peter Norman’ın tavrıdır. Norman, “İnsan Hakları” kokardı takarak rakiplerine destek olur ve bu üçlü, spor tarihinin en büyük meydan okumalarından birinin aktörleri haline gelir.
Bu onurlu duruşun bedeli ağır olur. Üç sporcunun da kariyerleri büyük darbe alır. Spor dünyasından dışlanan ve büyük baskılar gören bu isimlerin yaşadıkları, tarihe kara bir leke; ancak duruşları da onurlu bir miras olarak geçer.
Sonuç: Barışçıl Spor Organizasyonlarına Adım
Yakın geçmişte George Floyd’un maruz kaldığı şiddet sonrası hayatını kaybetmesi ve ardından gelen küresel tepkiler hafızalardayken, spor organizasyonlarında ayrımcılığın devam etmesi kabul edilemez.
Sporun birleştirici gücü; kişinin dini, dili, rengi veya anlayışından ötürü baskı görmemesini gerektirir. Her ne kadar çok dillendirilmese de ülkemizde de spor camiası içerisinde çeşitli ayrımcılıkların olduğu bir gerçektir. Belki her zaman ten rengi üzerinden olmasa da, insanların kimlikleri üzerinden yapılan tüm ayrımcılıkların bir gün son bulması dileğiyle…

Yorum Yap